Kültür ve Çevre Bilinci
Öğr. Gör.Sabri Kürkçüoğlu
Zaman, önüne geçilemeyen bir hızlauçup gidiyor. Bu arada toplum hızla değişiyor. Bizlere “gelişiyor muyuz?”sorusunu sorduruyor hep. Bizi besleyen ve yaşatan toprakve havanın da nitelik değiştirdiğine tanık oluyoruz… Doğup büyüdüğümüz veyaşadığımız çevre ile olan anılarımız ise gittikçe kayboluyor. Değerler geridönüşü olmayan biçimde yitiriliyor. Doğal çevreyi ve kültürel çevreyi koruma veyaşatma yolunda adımlar atılıyor mu? Nelere sahibiz? Nereye doğru gidiyoruz?Sorularıyla kendimizi sorgulamalıyız. Sosyal ve ekonomik şartların değişmesiylekültür ve tabiat varlıklarının olumsuz etkilenmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız.Her geçen gün aleyhimize işlemektedir. Avrupa Birliği’ne katılma sürecinde,değişimin gelişmeye dönüştürülmesi kaçınılmaz olsa gerek. Bu süreçte kültür veçevrenin korunması öncelikli gündemlerden biri olmalı. Koruma adına sürdürülençabaları yaygınlaştırmak, toplumu ve kurumları bu çabalara ortak etmek enönemli hedef haline getirilmeli. Günü kurtarma politikalarından vazgeçmeliyiz.
Bugüne kadar devletin kararmekanizmalarınca doğayı ve kültürü koruyamadığımız ortada. Bunca olumsuzluğarağmen sivil toplum örgütleri ve sağduyulu insanların yokluklar içerisindekiçabalarını görmek bizleri sevindiriyor. Kültürel mirasa insanlığın ortak mirasıolarak da bakmalıyız. Bu mirasın korunması en kutsal görevlerimizden biriolmalı. Kültür ve inanç turizminden elde edeceğimiz ekonomik faydalar da buvarlıklarımızın korunup canlandırılması ve yaşatılması ile sürdürülebilecektir.Neler Yapılabilir? Koruma çalışmalarının bir parçası olarak, kültürel değerlereyönelik bilinç eksikliği ve umursamazlık kentin üst düzey yöneticilerince elealınmalı. Kurumlar arasında bu konuda koordineli çalışmaların yürütülmesi,kentte bilinç düzeyinin arttırılması başlıca ilke olmalı. Özellikle çevre,kültür, eğitim alanında sivil örgütlenme herkesçe desteklenmeli. Kalıcı vesürekliliği olan bir çizgide yol almak gerekiyor. Bunun için birikimli,özverili kurum kuruluş ve kişilerin bir araya gelmeleriyle doğal çevreyi vekültürel çevreyi koruyup yaşatacak ortak projeler üretmek zorundayız. Güçleribirleştirerek tüm çalışmalarda kamu-halk-sivil örgütlenme katılımısağlanmalıdır. İnsanların kendi sorunlarına sahip çıkarak örgütlenme veçözümler üretebilme düzeyine erişmeleri amaçlanmalıdır. Gerekirse bu işler içinfon oluşturma yoluna gidilmelidir.
Gelecek Bıraktığın ‘İz’dir.Yöremizin çocuk ve gençlerinden başlayarak eğitim ve bilinçlendirmeye önemvermeliyiz. İlköğretim okullarının binaları hafta sonları bu bilinçlendirmefaaliyetlerine açılabilir. Özellikle üniversite gençlerinden gönüllüöğretmenlik yapacak gençlerle “kültür ve çevre seminerleri” organizeedilebilir. İlköğretim öğrencilerine yönelik, birkaç sayfadan oluşan bültenlerbasılıp dağıtılabilir. Bu kampanyalarda sanatçılardan (müzik, resim, tiyatro,sinema, şiir ve edebiyat vb. alanlarda) destek alınması yoluna gidilmelidir. Bufaaliyetleri şenliğe dönüştürebiliriz. Bunlar ilk aşamada akla gelenler…
Yağmalanan doğal varlıklar,kaybedilen kültür zenginlikleri, ayakta zor duran kültürel miras kolay oluşmadıbu topraklarda… “Kültürel Mirasın Korunması ve Yaşatılması” sözde kalmayıp yaşamınbir parçası haline getirilmelidir. Geçmiş kuşakların bize bıraktıklarının yokolmasına ve gelecek kuşakların yaşam kaynaklarının erimesine seyircikalmamalıyız. Onurlu bir birey ve “Onurlu bir Türkiye’li” olarak bugünü vegeleceği yaşanabilir kılmalıyız.